Fizikte bir çoğunuzun da bildiği gibi Newton’un hareket yasaları adı verilen bir kaç yasa bulunmaktadır.
Newton’un hareket yasalarından üçüncü yasa “Bir cisme, bir kuvvet etkiyorsa; cisimden kuvvete doğru eşit büyüklükte ve zıt yönde bir tepki kuvveti oluşur.” der.
Yani “Her etkiye karşılık eşit ve zıt bir tepki vardır.” der.
Bu yasa bence insan hayatını tanımlayan en güzel yasalardan bir tanesidir.
Aslında farkında olmasak bile her gün Newton yasaları doğrultusunda hayata karşı uyguladığımız kuvvetin tepkisini yaşıyoruz. Hayatın temelinde hareket yatar. Hiçbir şey yapmıyor olsak bile hayat hareketini devam ettirmektedir. Durmak denen kavram yaşamda yer almamaktadır.
Hayat maalesef herkese eşit davranmıyor. Hepimiz farklı koşullarda dünyaya geldik, ve farklı hayatlar yaşıyoruz. Maalesef ki başlangıç anını değiştirebilmek için yapabileceğimiz bir şey yok. Ancak başlangıç koşullarından sonra neler yaptığımızdan birebir sorumluyuz. Hayatı bu şekilde görmeye başladığımız ve buna göre harekete geçtiğimiz zaman, yaşam içerisindeki tüm olanlar insana farklı gözükmeye başlıyor.
İnsanlar neden sorumluluk almaktan kaçınır ?
Sorumluluk kelimesi çabalamak, disiplin sahibi olmak, kafa yormak/düşünmek gibi insan için “enerji” gerektiren ve genelde “zor” diye nitelendirebileceğimiz aksiyonlar gerektirir.
Mesela çabalamayı ve disiplin sahibi olmayı ele alalım. Geçtiğimiz günlerde bir masa tenisi sporcusu arkadaşım ile birlikte kahvaltıya gittik, biraz sohbet ettikten sonra kendisine haftada ne kadar “çalıştığını” sordum. (Kendisi branşında ülkesinin milli takım oyuncusu seviyesinde başarılı bir sporcudur.) Bana ortalama bir haftada altı gün ve günde de sekiz saat çalıştığını anlattı. Bugün insanların günde kitap okumaya yarım saat vakit bulamadığı veya kurumsal hayatta insanların her gün iki, üç verimli saat geçirmesinin bile ütopya sayıldığı yeni iş konjonktüründe haftada altı gün ve günde de sekiz saat verimli ve aktif bir şekilde çalışmanın ne kadar zor ancak sonuçlarının ne kadar muhteşem olabileceğini bir düşünün.
Kafa yormak/düşünmek kavramlarını ele alalım. Henry Ford “Düşünmek zor iştir, muhtemelen bu nedenle çok az kişi düşünür.” demiştir. En son ne zaman kendinize bir zaman ayırıp kesintisiz bir şekilde düşündünüz ? Geleceğin, bugünün, geçmişin, arkadaşlıklarınızın, işinizin, yeni olasılıkların, ailenizin, hatalarınızın, başarılarınızın, bugün sahip olduğunuz tüm her şeyin üzerine ne kadar derinlikte kafa yordunuz? Kurumsal iş hayatında “Planla-Yap-Gözden Geçir” adı verilen bir döngü bulunmaktadır. Bu adımların ağırlıkları genelde %40-%20-%40 şeklinde tanımlanmıştır. Yani bir konu üzerinde enerjinizin %40’ını planlamaya, %20’sini uygulamaya ve kalan %40’ını da gözden geçirmeye ayırmalısınız. Burada aslında iyi planlama ve iyi sonuç ölçümlemesini yapmanın eylemden çok daha önemli olduğu vurgulanmaya çalışılmaktadır. Tabii ki de kötü bir uygulama da herhangi bir projeyi batırabilir ancak burada anlatılmak istenen düzenli olarak yaptıklarınızı gözden geçirmenizde büyük fayda olduğudur.
Jeff Bezos bir konuşmasında üst düzey yöneticilerden senede sadece bir veya iki adet kaliteli karar almalarını beklediğini söyler.
Bence kaliteli kararlar alabilmek için tanımlanmış bir zaman dilimi içerisinde güncel durumun çok iyi analiz edilmesi ve alınan kararların çıktılarının çok güzel bir şekilde değerlendirilmesi yapılmalıdır. Ancak tüm bunlardan daha da önemlisi kaliteli bir şekilde düşünmeye vakit ayrılmalıdır.
Bununla ilgili bir başka hikaye anlatmak istiyorum,
İlk müdürüm bana iş hayatımın ilk yıllarında iki ormancıya dair güzel bir hikaye anlatmıştı,
İki ormancı ormana ağaç kesmek için yola çıkmıştır. İkisininde elinde aynı türde ve uzunlukta baltalar bulunmaktadır. Ormana vardıklarında ağaçları kesmeye başlarlar. Üç beş tane ağaç kestikten sonra bir ormancı aynı hızda ağaç devirmeye devam ederken, diğeri biraz geride kalmaya başlar. Bir süre sonra ardaki fark neredeyse birisinin bir ağaç kestiği zamanda diğerinin iki ağaç kesmesi kadar fark açılır. Yavaş giden ormancı en sonunda dayanamaz ve sorar, “aynı zamanda geldik, aynı tür baltalarımız var, aynı türde ağaçları kesiyoruz nasıl oluyor da sen bu şekilde aynen devam ediyorsun da benim performansım yarı yarıya düştü ?” Diğer baltacı cevap verir. “Ben arada baltamı biliyorum ondan…”
Bugün bu yazıyı okuduktan sonra bir saatinizi ayırın, bir kağıt bir de kalem alın elinize.
Biraz düşünün ve yazın.
Belki sizin de arada baltanızı bileyerek hayatınızda değiştirebileceğiniz bir şeyler vardır.