Aslında bu kitabın amacı, zaten yapmakta olduğumuz şeylere bir şeyler daha “ekleyip” çalışma yükümüzü daha çok artırmak değildir. Tersine şu an yaptıklarımızın çoğunun, en iyi tanımla boşa enerji harcamak olduğunu tespit etmektir. Çalışmalarımıza harcadığımız zamanın büyük bir kısmını, burada ileri sürülen ilkelerin uygulanması etrafında yeniden organize edip, daha önce yaptığımız şeyleri yapmaktan büyük oranda ya da tamamen vazgeçersek, hayatlarımız çok daha sadeleşecek ve performansımızda önemli bir ilerleme görülecektir. (sf. 242)
“İyi, mükemmelin düşmanıdır.” cümlesi yıllardır iş hayatında konuşulan ve sıradanlığa karşı söylenen bir cümledir. İyi’den mükemmel şirkete aslında biraz da bu konu üzerine bir kitaptır.
Jim Collins, bu kitabında, belirli bir süre boyunca iyi performans gösterdikten sonra (iyi olarak borsaya paralel getiri getirmiş rutin bir performans sergileyen şirketler) çok iyi performans’a dönüşen (düzenli olarak borsanın üç katı getiri sağlamış) şirketleri inceleyerek, bu şirketlerin ortak noktalarını ve onları nelerin “mükemmel” hale getirdiğini incelemiş.
Bu şirketlere bakıldığı zaman bazı ortak noktalarının bu aşağıdaki maddeler olduğu gözlemlenmiş.
Öncelikle bu şirketler, dışa dönük CEO’lara (ingilizce rockstar veya big shot) sahip değiller, daha fazla mütevazi ve içe dönük, şirket için çabalayan uzun vadeli düşünen CEO’lara sahip şirketler. Bu CEO’ların çok büyük bir kısmıda şirketin içerisinden gelen kişiler.
Kitapta değinilen başka bir nokta, göreve gelen yeni CEO’ların yolda ne yapılacağından önce yola kiminle çıkılması gerektiğine karar veriyor olmasıdır. Genel olarak öncelikle bir yol haritası belirleyen şirket değişim uzmanlarının tersine, otobüste kimin yer almasının gerektiği ve kimin otobüsten indirilmesi gerektiğini bu CEO’ların analizleyerek öncelikle gerekli kadroyu kurmaları da bu şirketlerin değişimindeki kritik unsurlardan bir tanesi.
Bir sonraki bölümde, bence en zor olan konulardan bir tanesi, şirketlerin acı gerçekler ile yüzleşmesi gerektiğine değinilmiş. Şirketin durumu iyi mi kötü mü ? Şirketin bulunduğu sektör içerisinde mükemmel şirket olma şansı var mıdır yok mudur ? Bu sektörden çıkmalı mıdır ? Yeni ne yapılabilir ? gibi durum analizi yapan ve buna göre aksiyon alan şirketlerin mükemmel şirkete ulaşmanın bir başka kriteri olduğunu iletiyor kitap.
Kirpi konsepti bölümünde, aslında neyi iyi yapıyorsan ve neye tutku ile bağlıysan ona odaklan mesajını veriyor yazar. Bu kısım biraz klişe olsa da aslında sanırım işin en kilit noktası bu. Sevdiğiniz ve tutku ile bağlı olduğunuz işleri yapın, yoksa mükemmel olmanız imkansızdır.
Kitapta, disiplin kültürü, teknolojiye adaptasyon veya teknoloji öndelerliği, dönüşüm vb. daha bir çok konuda bölüm bulunuyor.
Bence günümüzde yaşanan en büyük problemlerden bir tanesi vasatlık problemidir. Çok büyük şirketlerde üst yönetim genelde orta kademe ve aşağısını net bir şekilde gözlemleme şansına sahip değildir. Yukarıdan bakıldığı zaman aşağıda tam olarak ne yapıldığı hiçbir zaman tam olarak görülemez. Bu sebeple aşağıdaki kesim vasat bir iş çıkarsa da ya da hiç orada olmasa bile genel işleyişte sorun olmaması sebebiyle hiçbir zaman sorun çıkmaz. Bu da büyük sistemleri git gide daha da verimsiz bir ortam haline getirir. İyi’den mükemmele gitmek isteyen şirketlerde bence yapılması gereken en önemli eylemlerden bir tanesi hiyerarşiyi düşürerek, gerçekten verimli bir organizasyon yaratmaya çalışmaktır. Mükemmel insanları, ancak ve ancak mükemmel ortam ve mükemmel şartlar ile şirkete bağlayabilirsiniz. Yoksa çalışan değişiminin sürekli olarak yüksek olduğu ve vasatın iyi sayıldığı bir şirket olmaktan kurtulamazsınız.
Bence kitap, vurucu bir iş kitabı olmaktan uzak ancak temel konulara değinilmiş bir özet tadında bir kitap. Mutlaka okunması gereken bir kitap olmadığını düşünüyorum. Bu kitabın bir özetini okumanız yeterli olacaktır.
Kitapta altını çizdiğim bazı cümleler,
- Uygun insanı uygun yere koymak için harcanan her dakika, sonradan haftalara değer.
- Mükemmellik, şirketin büyük olup olmamasına bağlı değildir.
- “Yapılacak şeyler” listeniz vardır, peki, “yapmaktan vazgeçilecekler” listeniz var mı ?
- Bir elemanınızı yönetmek ihtiyacı hissettiğiniz an, o insanın işe alırken bir yanlışlık yapmışsınız demektir. En iyileri yönetmeye gerek yoktur.