Logan Pearsall Smith’in üzerinde düşünülmesi gereken bir sözü vardır. “Hayatta iki hedef vardır; istediklerini elde etmek ve elde ettiklerinin tadını çıkarmak. Ancak akıllı insanlar ikinci hedefe de ulaşabilirler.“
HBO’da yayınlanan 2020 yapımı “How to with John Wilson” adlı mini-dizide yönetmen John Wilson, gündelik hayatta yer alan bazı konular seçerek gerçek hayatlardan kesitler paylaşıyor.
Wilson ilk bölümde insanların havadan sudan konuşmaları anlamına gelen “small talk” konusunu ele almış. Bu bölüm havadan sudan konuşmanın hayatımızdaki yeri ve önemi ile başlıyor. Gün içerisinde sokakta veya işte yapmış olduğumuz geçici sohbetlerin insanlara etkisi üzerine düşündüren yönetmen, ilerleyen dakikalarda gerçek anlamda bir sohbet edecek kişi bulmanın zorluklarını anlatıyor.
Bir başka bölümde İngilizcesi “Scaffolding” olan dış cephe bakımı için binaların ön cephesine kurulan “İskele” konusuna değiniyor. New York’ta 1979 yılında Grace Gold adında bir öğrencinin akşam sokakta yürüdüğü sırada bir binanın cephesinden kafasına düşen bir tuğla ile hayatını kaybetmesinden sonra çıkartılan yeni bir yasa ile her binanın beş yılda bir cephe kuvvetlendirme çalışması yapması zorunlu hale getirilmiştir. Bu olay ile başlayan bölüm en sonunda hayata karşı kurduğumuz iskeleleri düşündürerek sona eriyor.
Benim ilgimi çeken konu, dördüncü bölümde ele aldığı “Kaplama” konusu oldu. Bu bölümde Wilson, arabasına en ufak bir kıl değmesin diye aracını fırça ile yıkamaya götüremeyen kişilerden, evde oturduğu koltukları plastik ile kaplatıp 20 yıl sonra dahi hala yeni kalmasını isteyen insanlara kadar bir çok kişiyle görüşme yapıyor.
Özetle bu bölümde değindiği konu “Eşyalarına fazla değer veren kişilerin, bunu yaparken o eşyanın gerçek kullanımından vazgeçmeleri” oluyor.
/cdn.vox-cdn.com/uploads/chorus_image/image/68010319/john_wilson.0.jpg)
Bir ürünü kaplamak genelde maddi olarak değer verdiğimiz eşyalarımızın kolay bir şekilde hasar görmemesi için yapılır. Dizinin bu bölümünde de gözlemlediğimiz üzere bu eşyalar oldukça geniş bir skalaya yayılmışlardır. Bu skala içerisinde salonda bulunan mobilyalardan, 30 milyon dolar değerindeki Van Gogh eserine kadar kişiden kişiye değişen oldukça farklı eşyalar yer almaktadır.
Evdeki mobilyalara şeffaf bir plastik kap geçirerek kullanmanın çok abartı bir durum olduğunu düşünebilirsiniz. Buna katılmak ile birlikte farklı kategorilerde buna benzer davranışlar gösterdiğimizi gözlemliyorum.
Hepimiz günlük hayatımızda bazı eşyaları oldukları gibi kullanmayız. Bunun en yaygın örneklerinden bir tanesi milyar dolar seviyesine ulaşmış olan telefon kılıfı endüstrisidir.
Akıllı telefonların kullanımının yaygınlaşması ile hayatımıza giren telefon kılıfları, (ironik bir biçimde) tasarım üzerinde milimetre hesabı yapan telefon üreticilerinin çabalarını göz ardı ederek, telefonları korumak için, telefonun şeklini değiştirmesine izin verdiğimiz aksesuarlardır.

Telefon kılıfı örneği dışında, eve alınan pahalı mobilyaların üzerinde çizilme veya leke yapma riski sebebiyle yemek yenmemesi, arabayı garajdan çok az çıkartmak, çok pahalı bir ayakkabının zarar görmemesi için kutusundan çıkartılmaması ve hiç giyilmemesi sayılabilir. Aslında düşünmeye başladığımız zaman bunun örneklerinin çok fazla olduğunu gözlemliyoruz. Bir insanın hiç önem vermediği bir eşya, diğer insan için çok değerli ve uzun süre saklanması gereken bir objeye dönüşebiliyor. Bu da bize bu konunun ne kadar kişiye özel olduğunu açıklıyor.
TDK sözlükte “korumak” kelimesinin yedi farklı anlamı bulunuyor. (TDK Korumak) Bu yazıda ele alınan konu beşinci maddenin amacından sapması durumudur. (5. (-i) mec.Bir şeyin eskimesini, yıpranmasını önlemek için gereken dikkat ve özeni göstermek: Üstünü başını biraz korusaydın bu kadar kirlenmezdi.)
Benim taşınma sendromu adını verdiğim bir olgu bulunmaktadır. Genelde insanlar taşınırken evlerindeki tüm eşyaları birebir gözden geçirirler. Çekmecelerinde varlığından haberdar dahi olmadıkları onlarca eşya çıkar. Bunlar zamanı geçmiş veya hiç ihtiyaç olmayan eşyalardır ve bir kısmı taşınma sırasında ya çöpe ya da ihtiyaç sahibi olan birisine gider.
Peki bu eşyaların o çekmecede bulunmalarının sebebi nedir ?
Bir insan bir daha kullanmayacağı, hatta varlığını unutacağı ve çekmecelerinde gereksiz yere yer kaplayacak bir eşyayı neden saklar ?
Bu soruya cevap vermeden Adam Smith’in “Değer Paradoksu” konusuna göz atalım.
Modern iktisadın kurucusu olan Adam Smith, 1776 yılında yayınlanan Milletlerin Zenginliği adlı kitabında, bir maldan elde edilen toplam faydayı kullanım değeri, bir malın diğer malları satın alma gücüne ise değişim değeri olarak tanımlamıştır. Adam Smith’e göre, bir malın kullanım değerinin değişim değerini belirlemesi ve dolayısıyla da kullanım değeri yüksek olan malların değişim değerlerinin de yüksek olması gerekir.
Oysa Adam Smith’in vurguladığı gibi, gerçek hayatta kullanım değeri yüksek olan malların, çoğu kez değişim değerleri hiç yoktur veya tam tersine değişim değeri yüksek olan malların, çoğu kez kullanım değerleri hiç yoktur.
Örneğin sudan daha yararlı bir şey olmadığı halde su ile hemen hemen hiç bir şey satın alınamamasına karşılık, kullanım değeri hemen hemen hiç olmayan elmas ile diğer mallardan çok fazla miktarlarda satın almak mümkündür. Kullanım değeri yüksek olan su gibi bir malın değişim değerinin az olmasına karşılık, kullanım değeri çok az olan elmas gibi bir malın değişim değerinin çok yüksek olması, değer paradoksu diye nitelendirilir. (Kaynak: Ekodiyalog)
Konuyu eşyalar ekseni dışından bir bakış ile tamamlamak istiyorum.
Bazen sırf korumak adına, bazen de fazla değer verdiğimiz ve eskimesini istemediğimiz için etrafımıza kaplar öreriz. Bu kaplar bizi bazı şeylerden koruduğu gibi, bazı gelişimlere de kapatır. Peki siz neyle kaplısınız hiç düşündünüz mü ?
Üzerinize dolaşan atmosferinizde neler bulunuyor ?
Sizi geliştiren hangi tür alışkanlıklarınız bulunuyor ?
Nasıl bir arkadaş çevreniz var ?
İşiniz sizi nasıl geliştiriyor ?
Okuduklarınız ve izledikleriniz neler ?
İş dışında zaman ve emek harcadığınız aktiviteleriniz karakterinizi nasıl geliştiriyor ?
En son yaptığınız çılgınlık nedir ?
Hatırladığınız son macera dolu anı en son ne zamandır ?
Belki bazılarında kaplarınız bulunmuyor ya da bazılarında sıkı sıkıya hava almayan kaplar içerisindesiniz.
Değer paradoksunda anlatılan, kullanım değeri olan “eşyalara” kendi hayatınızı da dahil edin.
Taşınma günü geldiği zaman hiç kullanılmamış eşyalar gibi hiç yaşanmamış bir hayata sahip olmak sizlere çekici gelmeyecekse, onun kullanım değerini maksimize edebilmek için neler yapmanız gerektiği üzerine düşünün.
Siz gerçekten hayatı yaşıyor musunuz yoksa doğru gün gelene kadar kendinizi plastikler ile kaplayıp elde ettiklerinizin tadını çıkarmayı ıskalıyor musunuz?
2021 yılında elde ettikleriniz tadını çıkartmanız dileğiyle…